Tosya Efsaneleri
Kastamonu’nun en büyük ilçesi Tosya da yıllar içerisinde ağızdan ağıza ve nesilden nesile aktarılan bir takım efsaneler bulunmaktadır. Bunların çoğu adı üstünde efsanedir ancak Tosya halkı içerisinde bir çok kişi tarafından doğru kabul edilmektedir ve heyecanla anlatılmaktadır ve aktarılmaktadır. Tosya’da daha nice efsaneler konuşulmaktadır. Bu efsaneler tamamıyla Tosya kültürü ve tarihi bakımından izler taşıdığı için oldukça önemli kabul edilmektedir.
Kesikbaş Efsanesi

Tosya’da savaşa katılan Kesikbaş’ın vuruşma sırasından kellesi düşman kılıcıyla kopar. Ruhunu Allah’a teslim etmiştir. Başını düşmana vermemek için kalkar, koltuğuna alır, Tekkeönü’ndeki mezarlığa gelir, oraya yatar.
Geyikli Cami Efsanesi

Tosya’nın Şarakman Köyü’nde Geyikli Camii var. Divan Camii tipinde yapılmış. Tarihi belli değil. Efsaneye göre şimdiki caminin karşısındaki düzlüğe köylüler cami yapmak için ağaçları getirip yığmışlar. Ertesi sabah bakmışlar ki o yerdeki ağaçlar karşıya dizilirmiş. Köylüler bunun bir işaret olduğuna karar vermişler. Cami’yi oraya yapmışlar. Orada bu işin geyikler tarafından yapıldığı inancı var. O yüzden cami “Geyikli Camii” diye adlandırılıyor.
Kız Evliya Efsanesi

Düşman kuvvetleri Tosya’yı bastığında bütün eli silah tutanları öldürmüşler. Kız
evliya başarıyla direnmiş ama zamanla gücü tükenmiş. Namusunu korumak için kendini İbecin Yarı’ndan aşağı atmış. Öldüğü yere gömülmüş.
Tosya Adı Efsanesi
Horasan erenlerinden Hamza Baba, dostu Yalınkılıç’la bu topraklara geldiğinde, tarih 1215 yılını gösteriyormuş. Buraları o kadar çok beğenmişler ki yıllarca gördükleri rüyaların gerçek olduğuna inanmışlar. Burada kalmaya karar vermişler. Her taraf yemyeşilmiş, ağaçlar rengârenk, çiçekler, cıvıl cıvıl kuşlar, pırıl pırıl akan sular onları adeta büyülemiş. Bu toprakları yurt haline getirebilmek için bütün güçleriyle çalışmışlar, çabalamışlar. Bir gün uzaktan toz bulutu gören Yalınkılıç: “Düşman geliyor” diye seslenmiş. Hamza Baba duymazlıktan gelmiş. Yalınkılıç tekrarlamış: “Düşman geliyor Hamza Baba”. Başını kaldırıp uzun uzun bakmış: “Bayrakları görmüyor musun? Düşman değil onlar dost ya” demiş. Gelenler Oğuz boylarındanmış. Onlarla kucaklaşmışlar. Her tepeye bir köy kurulup yerleşmişler. “Dost ya” kelimeleri daha sonra “Tosya” şeklini almış.
Dipsiz Göl Efsanesi

Tosya’da mesire yerlerinden Dipsiz Göl adında bir göl var. Orada Çiftler Köyü var. Eskiden bu köyden, yine gölün oralarda olan bir köyden kız alınıyor. Gelinler eskiden at üstünde getiriliyor kız evinden erkek evine. Gelin at üstünde gelirken at gölden su içmek istiyor. At, su içmek için eğildiğinde gelin göle düşüyor. Düğün halkı telaşlanıyor, su gelini o anda içine çekiyor. Gelinin dibe gittiğini anlıyorlar, göl dibe çekiyor gelini. Su, gelini içeri çekerken fokurduyor. Bu fokurdama neredeyse öğleden akşama kadar geçen süre kadar devam ediyor. Bu gelini aramak istiyorlar. Merak ediyorlar bu gölün dibinin ne kadar olduğunu, aramalar sonucu gelini bulamıyorlar, gölün dibini de bulamıyorlar bu nedenle gölün adı “Dipsiz Göl” olarak kalıyor.
İki Tepe Efsanesi

Türk ordusu doğu tarafına sefere giderken yolları Tosya’da Zincirlikuyu Köyü’ne
uğrar. Başlarındaki kumandan, herkesin bir avuç toprak alıp bir yere yığmalarını ister. Koydukları topraklar bir tepe oluşturur. Aynı yolla savaştan dönen askerler, yine bir avuç toprak koymak suretiyle yeni bir tepe yaparlar. Giderken yaptıkları tepe büyük, gelirken kurdukları tepe küçükmüş. Aradaki fark şehit olan asker adedini gösteriyormuş.
Yılankaya Efsanesi

Tosya’dan yaklaşık 4km uzaklaştıktan sonra Dikmen Köprüsünün karsısındaki Tülüce Tepesi’nde tastan bir yılan kalıntısı vardır. O kayanın adi ” Yılankaya”dır. Efsaneye göre tarladan dönen bir Allah dostu o tepede geçtiği sırada öğle ezanını duyar ve namaza kılmak için beklediği sırada, bir ara önüne doğru bir büyük yılanın geldiğini görür ve çok zor duruma düşer. Korkuyla dua etmeye başlar. ” Allah’ım, ya bu koca yılanı tas et, ya beni kus et ki bir daha birbirimizi görmeyelim ” diye. Yılan o anda yaş olur. Günümüzde hala bu yılanın kalıntıları çok net görünebilmektedir.
Malkayası Efsanesi

Kuzyaka Mahallesi’nin ilerisinde Malkayası vardır. Burada bulunan tüneller çok dardır kolay kolay geçit vermezler. Başlangıcı bellidir ama sonu yoktur. Efsaneye göre ona seslenirler. – “Malkayası mal ver.” Bir ses duyarlar: – “Gel de al.”
Sandıkkaya Efsanesi
Çepni Köyü’ne giden yolda Sandıkkaya vardır. Efsanesi şöyledir. Köye gelin götürürken yollarını eşkıya keser. Gelinin çevresindeki alayda kim varsa öldürürler. Sıra ona gelmiştir. Geride gelinin namusu ve bir de tüm eşyasını koyduğu sandığı vardır. Sandığa sıkı sıkı sarılır ve “Ya Rabbim, yardım et” diye can havliyle haykırır. Sandık kimsenin uzanamayacağı kayanın üstünde kalır. Taş haline gelir. Gelini ise bir daha gören olmamıştır.
Yedikardeş Efsanesi
Ilgaz Dağının Hacet Tepesi’nde yedi kardeş yaşarmış. Beşi erkek ikisi kız olan kardeşlerin hepsi evliyadanmış. Bir gün en büyükleri bir teklif getirmiş. “Birer taş alalım. Atalım. Nereye düşerse ölünce oraya yatalım”. Kabul etmiş kardeşleri. Taşları teker teker atmışlar. Biri Benli Sultan Köyü’ne düşmüş. Orada Benli Sultan yatıyor. İkisinin attığı taş yere düşmüş, orada kalmış. Hıdırlık’ta iki kız kardeş yatıyor, Ünzile ve Tenzile. Diğerleri ise Tekke önü’nde Kesikbaş, Pınarbaşı Mahallesi’nde Karabaş Şeyh, Acıkavak’ta Murat Baba yatıyor.
Tekke Hamamı Efsanesi

Hala Tosya ilçesinde hala hizmet veren Tekke hamamının yapımıyla ilgili efsane şöyle bir efsane anlatılır; Şeyh İsmail Rumi halktan kendisine hamamın yapımı için at ve öküzlerini vermelerini ister. Hayvanlarına zarar gelmesinden korktukları için vermezler. Buna üzülen şeyh geceleri hamamı yapmaya baslar. İnşaatın hızını görenler hayret etmişlerdir. Kimse yardım etmemiş, at ve öküzlerini vermemişlerdir. Malzemelerin nereden ve nasıl geldiğine akil erdirememişlerdir. Merak edip gözetler. Bembeyaz atların sırtlarında geceleyin malzeme taşırken görürler. Yaptıklarından pişman olmuşlardır ama is isten geçmiştir. Şeyh koca hamamı tek başına yapmıştır. Halk arasında Tekke Hamamı ile anlatılan efsane böyledir.
Küçük (Vıkvık) Hamamda Horoz ve Akşemseddin Efsanesi

Bu hamamın adı “Vıkvık Hamam’ı” diye geçer. Bu hamamın olduğu yerde Abdurrahman Paşa adlı bir cami var. Bu camide namaz kılmaya gelen kişiler, bir horoz sesi duyuyorlar. Bu horoz sesi buraya nereden gelmiş diye araştırıyorlar. Hamam zamanla kaybolmuş ve çöplük olmuş. Sesi dinleyip orayı kazmaya başlıyorlar. Sonra bir delik açıyorlar, o delikten aşağıya, horozun düştüğünü anlıyorlar. Kazıldıktan sonra yerin altında bir hamam olduğunu görüyorlar, bu hamam kullanılmaya başlanıyor. Bu hamamda daha sonra bir kapı buluyorlar, bu kapıyı açtıklarında artık ne görürlerse çığlık çığlığa bağrışıyorlar. İçeride ne varsa onu görenler akıllarını kaybediyor. Başka insanların da bu duruma uğramaması için bu kapı çivileniyor, kimseye gösterilmiyor odanın içi. O dönemde Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin, Tosya’ya geliyor. Bu hamama gitmek istiyor, bu hamam hakkında anlatılanları önceden duymuş. Akşemseddin, o kilitli kapılı odayı merak ediyor, odayı görmek istiyor. Kapalı kapıyı açmalarını istiyor ve açtırıyor kapıyı. Odaya girer girmez içeriden gürültüler, feryatlar geliyor. Bunları duyunca irkiliyor. Elinin başparmağını oradaki hamamın kurnasına veya duvarına koyuyor Akşemseddin. Parmağının izinin oraya çıktığı, hala da o taşta o izin durduğu söylenir.
Hızır’ın Ayak İzi Efsanesi
Çukur Köyü Akkoylar mevkiinde bulunan bir taş üzerinde insan ayağının izi var. Efsaneye göre bu ayak izi Hızır Aleyhisselam’a aitmiş.
İpekyolu Efsanesi
İpekyolu Tosya’da geçiyormuş. Tosya’nın yerleşim alanları yükseklerdedir. İpekyolu Tosya’nın en aşağı bölgesindeymiş. Bu yol geniş değil de bir at ya da eşeğin geçeceği kadar incelikteymiş. Savaş yaparken buradan gelip giderlermiş. Hac’ca gidenlerde bu yolu kullanırmış. Günlerce, aylarca bu yoldan yürüyerek Hac’ca gidip gelirlermiş.
Kaynakça
KASTAMONU EFSANELERİ, Gülşah YÜKSEL
Anonim




